Abdülhak Şinasi Hisar’ın 1930’larda yayımlamaya başladığı anıları, temel olarak çocukluk yıllarını içine alır. Hoca Ali Rıza’nın fotoğraflarının Proustvari tesiriyle zihninde canlanan, Sultan II. Abdülhamid’in saltanatına denk gelen bu devri Hisar, “Çocukluğumuzun tattığı dünya elbette bir cennetti” tabirinde cisimleşen bir bakışla kıssa eder.
Yazar, şuurunda olduğu siyasi ve kültürel çelişkileriyle bütün bir devrin içinden bir cenneti taşın içinden bir heykel yontarcasına biçimlendirir.
Sayfa: 288
Dönemin İstanbul yaşantısı
Hem kendi çocukluğu hem İstanbul’un yaşayışı böylelikle maddi ve manevi varlığıyla; hatıra, roman, şiir ortasındaki sonları ihlal eden bir metne dönüşür.
“Hatıraların ağacını kendi içinde büyütmesini o kadar düzgün biliyor” diye tanımlar onun bu özel yaklaşımını Ahmet Hamdi Tanpınar.
Bir devrin tabiatı ve sanatı
Abdülhak Şinasi Hisar Boğaziçi Mehtapları’nda, son demlerine yetiştiği Boğaziçi’ndeki mehtaba çıkma adetini, bir devrin tabiatını, sanatlarını, hislerini temsil kuvvetine sahip bir merasim olarak resmediyor.