Yaşadığı yere sığamayan, geçmişinden kaçamayan, geleceğini göremeyen ve tercihlerine yönelik hücumlara karşı kendini savunmaktan diğer çıkar yol bulamayan Phil’in darmadağın hayatına geniş bir parantez açan müellif; toplumsal baskıların ve büyüme sancılarının kültür farkı tanımadığını da bir kere daha gözler önüne seriyor.
Yer yer Yunan mitolojisinden esinlenen girift konusu, sarsıcı kurgusu ve etkileyici üslubuyla okuru daha birinci sayfalarından kıskıvrak yakalamayı başaran kitap; bizi keşiflerimiz, hayal kırıklıklarımız ve yaşama dair seçimlerimiz üzerine sorgulamaya itiyor.
Okurun zihnini kurcalamak
Okurun zihnini kurcalamayı seven Andreas Steinhöfel, vakitten ve yerden bağımsız akan bu derinlikli kıssasıyla, bizleri dünyalarımızın merkezine inmeye çağırıyor ve Phil’in peşi sıra, kitabın sayfalarının epey ötesine geçecek bir seyahate çıkarıyor.
“Bu hoş bir his”
”Ayaklarımın altındaki yer hâlâ sallanıyormuş üzere geliyor fakat artık düşmekten korkmuyorum. Bu hoş bir his. Hareket hâlindeki yaşama dair bir his…”